Anektodlar

23 Haziran 2018 Cumartesi

Makedonya'nın İsmi Değişiyor Mu ?



Geçtiğimiz hafta, Makedonya'nın 1992'de Yugoslavya'dan bağımsızlığını ilan ettiği ilk günden bu yana Yunanistan ile Makedonya arasında sürekli siyasi tartışma konusu olan devletin resmi adı konusu üzerine nihayet anlaşma sağlandı. Yunanistan sınırındaki Prespa gölü kıyısında düzenlenen imza töreni ile Makedonya ve Yunanistan başbakanları, 27 yıl sonra varılan uzlaşmayı kendi kamuoylarına duyurdu. Buna göre Birleşmiş Milletler’e “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya” şeklinde kayıtlı olan ülkenin adı, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olarak değişmesi kararlaştırıldı. Yunanistan'ın değişiklikle birlikte Makedonya Cumhuriyeti’nin AB üyelik müzakereleri ve NATO üyeliği için yıllardır sürdürüğü vetolarını kademeli olarak kaldırması beklenemekte. Anlaşma yüzünden başta hem Makedonya başbakanım Zoran Zaev'in hem de Yunanistan başbakanı Aleksis Çipras'ın kendi ülkelerinde yoğun tepkilerle boğuşmak zorunda kaldıkları bu günlerde biz de biraz meselenin tarihi kökenine göz atalım.

Makedonya ismi Antik Yunan krallıklarından biri olan Makedonya Krallığından gelmektedir. M.Ö 382’de II. Philippos’un tahta çıkması ile Makedonya Balkanlar’ın en büyük gücü haline gelerek Yunan şehirlerinin önemli bir kısmını hâkimiyeti altına alır. İsmini II. Philipos‘un kızı ve aynı zamanda Büyük İskender‘in kız kardeşi Thessaloniki‘den almış olan Selânik, Makedonya'nın en önemli şehri ve merkezi olarak bu dönemde doğar. Antik dönemde Makedonların ve Büyük İskender'in (Megas Aleksandros) konuştukları dil Grekçe veya Helenike olarak bilinen Antik Yunan diliydi. Makedonya, M.Ö 146 yılında Roma İmparatorluğu sınırlarına dahil oldu 


                                           

Tarihi Makedonya coğrafyası  Ege Denizine kadar uzanan bir sahayı kapsamaktadır. Bu coğrafya günümüzdeki Yunanistan’ın Orta Makedonya ve Doğu Makedonya idari bölgelerinin bulunduğu alan ve günümüzdeki Makedonya Cumhuriyeti’nin güney kısmında çok küçük bir alanı kapsamaktaydı. 6. yüzyılın sonlarına doğru bu gün Makedonya Cumhuriyeti halkının çoğunluğunu oluşturan Slavlar, bölgede yerleşmeye başlar. 10-14. yüzyıllar arası Bulgar ve Sırp Krallıklarının parçası olan Makedonya'da 14. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı fetihleriyle birlikte İslamlaşma ve Türkleşme başlar. Osmanlılar, Makedonya terimini ne coğrafi ne de siyasi olarak kullanmaz. Bölge, 550 yıllık Osmanlı-Türk hakimiyeti boyunca Rumeli yada Batı Rumeli olarak adlandırılır. 

Makedonya ismi Balkanlar’da Osmanlı hâkimiyetinin sarsıntıya uğramaya başladığı 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Avrupa’da yeniden hortlar.  Ekim 1912’de Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ’ın birleşerek Osmanlı İmparatorluğuna savaş açması ile patlak veren Balkan Harbi ile Makedonya’nın güney kısmı Yunanlıların, Kuzeyi ise Sırpların eline geçer. Makedonya'nın kuzey kısmı 1918’de Sırp, Hırvat ve Slovenlerin bir araya gelerek kurduğu Yugoslavya Krallığı içinde kalır.  İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1944’te Josip Tito’nun kurduğu Yugoslavya Sosyalist Federe Cumhuriyeti ile federal cumhuriyeti oluşturan ülkelerden birisi olarak Makedonya Halk Cumhuriyeti kurulur. Yugoslavya bünyesindeki Makedonya Halk Cumhuriyeti 1963 tarihinde Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti adını alır. Sovyetler Birliği’ndeki çözülmeyle birlikte Yugoslavya’nın da dağılmaya başlaması üzerine 8 Eylül 1991’de yapılan referanduma dayanarak 17 Eylül 1991’de Makedonya Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilân eder. Başlangıçta yaşanan sorunlara rağmen Yugoslavya Halk Ordusu (Sırp ordusu [JNA]) Makedonya’dan savaşsız olarak çekilir. 

Makedonya Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan ülke Türkiye olur. Diğerleri ise Bulgaristan ve Arnavutluk olurken bağımsızlık yolundaki en büyük engeli Yunanistan’ın politikası oluşturacaktır. Yunanistan, kendi sınırları dâhilinde yer almayan bir Makedonya’yı Tito zamanından kalma bir komünist icadı olarak görür ve Makedonya’nın gerçek mirasçısının Yunanistan olduğunu öne sürer. Yunanistan’ın iddiasına göre, Tito’nun Güney Sırbistan’a bir Yunan ismi olan “Makedonya”yı vermesinin altında Yunan toprakları üzerinde hak iddia etme arzusu yatmaktadır. Bağımsızlık ilanından sonra da , Makedonya’nın bu ismi kullanmakla kendi topraklarında hak iddia ettiğini ileri sürerek, 27 Haziran 1992 tarihinde “Makedonya Cumhuriyeti” ismini değiştirmesini talep eder. Ancak Makedonya yönetimi, bu talebi kabul etmez. Yunanistan, Makedonya adının yanı sıra Büyük İskender zamanından kalma bir sembol olan Vergina güneşinin de Makedonya Cumhuriyeti’nin bayrağında kullanılmasına karşı çıkar. Bunu, kendi geçmişi olarak gördüğü bir tarihin sahiplenilmesi ve egemenliği altında bulunan Ege Makedonyası üzerinde hak iddiası anlamında yorumlar. Yunanistan’ın çabaları sonunda 1992’de Avrupa Birliği Makedonya’yı ancak ismini değiştirdiği takdirde tanıyacağını ilân eder. Yunanistan’ın da onayıyla Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya (Former Yugoslav Republic of Macedonia) adıyla Nisan 1993’te Birleşmiş Milletler’e üye olan Makedonya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı Şubat 1994’te Amerika Birleşik Devletleri tarafından da kabul edilir. Fakat aynı ay içinde Yunanistan, Makedonya’ya karşı 1995 Eylülüne kadar devam eden bir ekonomik ambargo başlatır. Selanik limanını, yani ülkenin en önemli ticaret kapısını kapayarak ekonomik ambargo uygular. Bu tarihte yapılan bir anlaşmada Makedonya Cumhuriyeti bayrağını değiştirmeyi ve anayasada bazı değişiklikler yapmayı kabul eder.  Bu anlaşmadan sonra Yunanistan Makedonya Cumhuriyeti’ni resmen tanır. Böylece Makedonya Cumhuriyeti için diğer uluslararası organizasyonlara katılma yolu açılmış olur.  

Sembolik bir isim meselesinden ibaret görünen bu tartışmanın arkasında yatan asıl mesele Makedon ulusunun varlığı ile ilgilidir. Yunanistan yönetimine göre, üç bin yıldan beri Yunanistan’ın bir parçası olan Makedonya’nın, Büyük İskender’e kadar uzanan bir Helen geçmişi bulunuyor. Ve yine Yunanistan yönetimine göre antik çağdaki Makedonlar, Yunanca konuşan ve Yunan kültürüne sahip Kuzey Yunanistan halkı olup günümüzdeki Makedonlar, Yunanca konuşmadıkları gibi Yunan kültürünün de bir parçası değildir. Yunan tezine karşılık Üsküp yönetimine göre ise, 7. ve 8. yüzyıldan itibaren bölgeye yerleşmeye başlamış olan Slav dili konuşan halkın önemli bir kısmı Antik Çağdaki Makedon Krallığı halkına mensup Makedonlardır.



Makedonya'nın, AB’ye aday ülke statüsü aldığı Aralık 2005’den itibaren Yunanistan, özellikle isim meselesini bu ülkenin olası NATO ve AB üyeliklerinde koz olarak kullanarak çözmek için güçlü bir kampanya yürütmeye başlamıştır. Hem AB, hem de NATO üyesi olan Yunanistan ise isim anlaşmazlığı çözülmediği takdirde, Makedonya'nın NATO ve AB üyeliğini engelleyeceği yönünde tehditlerde bulunmakla kalmayıp, Makedonya Cumhuriyeti isminin geçtiği, uluslararası arenadaki tüm siyasi, sportif, kültürel ve ekonomik faaliyetlerde de sıkıntılar çıkarır. 2009 yılında Polonya’daki Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda, Yunanistan’ın girişimleriyle, basketbolcuların formalarında Makedonya Cumhuriyeti’nin kısaltması olan MKD harflerinin kullanması engellenir. Tüm bu süreç içerisinde Yunanistan halkı da oldukça katı bir tutum sergiler ve çeşitli protesto gösterilerinde bulunur. 


Üsküp'teki Büyük İskender heykeli

Makedonya Cumhuriyeti’nin 20. yılı anısına 8 Eylül 2011 tarihinde Üsküp Meydanı’na devasa bir İskender heykeli dikilir. İtalya'nın Floransa kentinde dökümü yaptırılan 12. 5 metre yüksekliğinde 5 milyon 300 bin değerindeki İskender heykeli yine Yunanistan'da rahatsızlık yaratır. Heykelin dikilişi, Yunan basınında büyük yer alarak Yunan tarihini çalmak, şovenizmi ve çatışmayı körüklemek olarak değerlendirildir. 


Nihayet 26 sene sonunda kriz, Makedonya'nın 2017 seçimlerinde Başbakan olan Zoran Zaev AB ve NATO üyeliği yolunda isim konusuna çözüm bulunmasını önermesiyle çözüm sürecine girdi. 7 Haziran 2018'de Yunanistan sınırındaki Prespa gölü kıyısında düzenlenen imza töreni ile Makedonya başbakanı Zoran Zaev ve Yunanistan başbakanı Aleksis Çipras, 27 yıl sonra varılan uzlaşmayı kendi halklarına ilan ettiler. Anlaşma gereğince Yunanistan, Makedonya'dan anayasasındaki bazı maddeleri değiştirmesini talep etmekte. Talep edilen değişikliklerden bazıları şöyle: Kuzey Makedonya olarak belirlenen yeni ismin, ülke içinde ve uluslararası ilişkilerde resmi belgelerde kullanılması, "Komşu ülkelerden toprak talebi çağrıştıran" maddelerin çıkarılması, "Makedon azınlığı" gibi ibarelerin çıkarılması, Makedonya vatandaşlarının salt "Makedon" değil, "Kuzey Makedonya vatandaşları" olarak tanımlanmaları, kimliklerinin bu isimle değiştirilmesi, "Makedon" dilinin "Slav dilleri ailesine" ait olduğun, Helence (Yunanca) konuşan Antik Makedonya ile ilgisi olmadığına atıfta bulunulması.

Makedonya başbakanı Zoran Zaev ve Yunanistan başbakanı Aleksis Çipras

Makedonya Cumhurbaşkanı İvanov, ulusa sesleniş konuşmasında "Bu zararlı metni ne desteklerim ne de imzalarım" açıklamasında bulunurken Üsküp sokaklarında da isim değişikliğine karşı protestolar düzenlenmekte. Yunanistan tarafında da anlaşmayı destekleyen Çipras'a tepkiler çığ gibi büyüyor. Atina'da Yunan Parlamentosu önünde "Makedonya Yunanistandır" sloganlarının atıldığı protestolar düzenleniyor. Hükümetin ortağı milliyetçi Bağımsız Helenler Partisi'nin lideri ve Savunma Bakanı Panos Kammenos "İçinde Makedonya adının geçeceği hiçbir isim anlaşmasını kabul etmeyeceğini" açıkladı. İmzalanan anlaşmanın yürürlüğe girmesi için öncelikle Makedonya meclisinin anlaşmayı onaylaması gerekiyor. Ardından da ülkede Eylül ya da Ekim ayında bir referandum düzenlenecek. Eğer referandumdan anlaşmaya destek çıkarsa ülkenin anayasasında değişikliğe gidilecek. 27 yıldır çözüme en yaklaşıldığı bu günler de bile şimdiden mesele daha bir çok soruna gebeymiş gibi gözüküyor...

18 Haziran 2018 Pazartesi

Mısır Arapçası Ayrı Bir Dil Mi ?


Batılıların “Egyptian” dediği "Ammiyye el-Masriyye" olarak bilinen fasih Arapça'dan türemiş pratik konuşma dili artık günümüzde neredeyse ayrı bir dil olarak kabul edilmekte. Wikipedia'da bile “Mısri” adıyla standart fasih Arapça’dan ayrı bir dil seçeneği olarak karşımıza çıkıyor. 94 milyonluk nüfusu ile Mısır günümüzde sadece Arap dünyasının değil Orta Doğu'nun en kalabalık ülkesi konumundayken, politik, kültürel ve ticari açıdan çevre ülkelerin de merkezi konumundadır. Ülke'nin resmi dili olan "Ammiyye el-Masriyye" de tüm Arap dünyasının ortak dili haline gelmiştir. Ancak Mısır Arapçası ile klasik standart Arapça arasında ciddi anlamda farklılıklar söz konusudur.  Bazı dillerde var olan kitabî/fasih dil ile konuşma dili arasındaki fark özellikle Arapçada kendini yoğun bir şekilde gösterir. "Fusha" ve "Ammi" olmak üzere iki ayrı Arapça'dan söz etmek mümkündür. "Fusha", Kur'an'ın diline dayanan fasih, edebî Arapçadır. Kitaplarda, gazetelerde ve TV haberlerinde "Fusha" kullanılır. "Ammi" ise, halk dilidir. Günlük konuşmanın yanı sıra şarkılarda ve filmlerde de “Ammi” kullanılır.  "Fusha" ile "Ammi" arasındaki fark, "Fusha" yazılır ama konuşulmaz.  "Ammi" ise konuşulur ama yazılmaz. Bu fark nedeniyle Arapça konuşulan herhangi bir ülkede belli bir süre yaşamayan bir kişi çok iyi seviyede "Fusha" dediğimiz Kuran dilini bilse bile halkın konuşmasını neredeyse hiç anlayamaz.  “Ammi” de Arapça konuşulan ülkelere göre farklılıklar göstermektedir. Her ülkenin her şehrin hatta her köyün kendine has bir “Ammi”si oluşmuştur. Bu farklılıklar nedeniyle Lübnanlı biri, Suriyeli ile nispeten daha kolay anlaşırken, Cezayirli ya da Faslı birinin Iraklı ile anlaşması zordur. 

Günümüzde Arapça konuşanların rahatça anlayabildikleri tek bir "Ammi" vardır o da Mısır Arapçasıdır. Mısır'ın, 1922’de bağımsız bir ülke olarak yeniden doğmasından sonra sineması, dizileri, müziği, radyosu ve televizyonları ile Arap dünyasına gönderdiği öğretmenleri sayesinde Mısır "Ammi"si Arapça konuşulan ülkelerde ortak dil haline gelmiştir. Mısır “Ammi”sinde Türkçe’den geçmiş çok fazla kelime bulunmaktadır. Bunlar yaklaşık 450 senelik Osmanlı artı Kavalalı devirlerinin bakiyesidir. Telefonla aradığınız kişi ya da yol sorduğunuz birinden "efendim" şeklinde bir karşılık almak mümkündür. "İnci", "Nazlı", "Gülbahar", "Ayten" ve "Şirin" gibi kadın isimlerinin yanı sıra "Yılmaz" ve "Neşet"  gibi erkek isimleri de Mısırlılar arasında hala kullanılıyor. "Arabacı", "postacı", "sofracı", "temelli", "tembel", "çorap", "çanta", "çizme", "kemer", "kundura" ve "nöbetçi" kelimelerini de Mısır'ın hemen tüm şehirlerinde duymak mümkün. Ayrıca "abi", "abla", "nine" ve "teyze" gibi akrabalarla ilgili terimlerin yanı sıra "hanım" sıfatı da en fazla duyulan kelimelerden bazıları. "Hanım" kelimesine bir de çoğul üreten Mısırlılar, "hanımlar" anlamında "havanım" diyor. Üstat, hazret, hocam, babacım, gibi taltif kelimeleri de Mısır “Ammi”sinde Türkçe aracılığıyla yerleşmiş kelimelerdir. Mesleki alanda da "başmühendis" ve "hekimbaşı" gibi içinde "baş" ekinin bulunduğu kelimeler dikkat çekiyor. Yiyeceklerle ilgili ise türlü yerine "türli", pastırma yerine "bastırma" ve poğaça yerine kullanılan "boğaca" kelimeleri dikkat çekiyor. Döner anlamında kullanılan "çevirmek" fiilinden türetilen "Şavirme"yi Mısır'ın her yerinde yemek mümkün. Bunların yanı sıra "boza", "gazoz", "portakal", "patates", "bira", "baklava", "çorba", "şiş", "sucuk", "hoşaf" ve "güllaç" gibi Türkçe yiyecek içecek isimleri kullanılmakta. Mısırlıların "başa" olarak telaffuz ettikleri "paşa" lakabı da ülkede en yaygın şekilde kullanılan Türkçe kelimelerin başında yer alıyor. "Paşa"nın çoğulu olarak ise "paşalar" anlamında "başavat" kelimesi kullanılıyor. "Onbaşı", "yüzbaşı" ve "binbaşı" gibi rütbeler ile "bölük", "piyade" ve "bayrak" gibi askeri terimler de Mısır ordusunda hala kullanılmaya devam ediyor. Mısır'da Hüsnü Mübarek dönemini sona erdiren 25 Ocak Devrimi'nde sıkça dillendirilen ve en fazla öne çıkan iki kelime "Tahrir Meydanı" ve "Baltacılar" Türkçe kökenliydi. Devrimin sembolü "Meydan et-Tahrir"deki "meydan" kelimesi Türkçe. Karşıt gruplara verilen "haydut ve eşkıya" anlamındaki "baltacı" kelimesi de Türkçedir. Bunlar ve bunlara benzer bir çok örnek ile Türkçe bu gün Mısır "Ammi"sinde yaşamaktadır.

15 Haziran 2018 Cuma

Acem ve Tâcîk Tabirleri Üzerine

Arapçada, yabancı ve gayr-i Arap manasına gelen Acem kelimesi Araplarca İslamiyet döneminde ilk fetihler sırasında özellikle İranlılar için kullanılmaya başlansa da 9. yüzyıldan itibaren etnik ve coğrafi olarak Arap olmayan toplum ve coğrafyayı ifade etmek için kullanılmaya başlanır. Osmanlı Türkçesi, ilmi ve coğrafi terimler açısından Arapça'nın etkisi altında kaldığından Arapların millet veya halk olarak Arap ile Arap olmayan, coğrafi olarak da Arap coğrafyası ile dışındaki coğrafya ayrımına, Osmanlılar da coğrafi olarak Acem tabirini vurgulamaya başlamışlardır. Osmanlı devrinde 15. ve 17.  yüzyıllar arasında, Acemistan, Bilâd-ı Acem veya Vilâyet-i Acem tabirleri ile kast edilen coğrafî mekan sadece bugünkü İran'ı değil Horasan'ı ve bütün Türkistan'ı da içine almaktadır. Nitekim 15. asır Osmanlı tarihçilerinden Aşıkpaşazade, Semerkand'da müderrislik ve Uluğ Bey'in hocalığını yapan ve bir ara Semerkand Rasathanesi'ni de yöneten Kadızade-i Rumi için "Vilayet-i Acem'de Kadızade-i Rumi demekle meşhur olur durur" ifadesini kullanmaktadır. 16. asırda  Şeyhülislam Hoca Saadeddin Efendi de, Türkistan'dan Bursa'ya gelip yerleşen Emir Buhârî'nin "Vilâyet-i Acem'den  Buhârâ'da" dünyaya geldiğini ifade etmektedir. 17. asrın ikinci yarısı ile 18. asrın ilk yarısında Bursa'da yetişen şair ve tezkirecilerden İsmail Beliğ (ö. 1729), Güldeste-i  Riyaz-ı İrfan adlı eserinde, Şeyh Ahmed Efendi hakkında da "Diyar-ı Acem'den ve Buhârâ'dan  gelip, Fatih döneminde Bursa'ya yerleştiğini kaydetmektedir. Osmanlı devrinde, Azerbaycan ve Azerbaycan Türkleri için de, Acem denildiği bilinmektedir. Genel olarak "Acem'e gitti" veya "geldi" tarzındaki ifadelerle 18. asrın ilk yarısına kadar Osmanlı kaynaklarında Acem veya Acemistan gibi tabirler ile karşılaşıldığında, o dönem için bu coğrafî tabirin bugünkü İran'dan daha geniş bir manası olduğu anlaşılmaktadır.
Yine İranlı manasında kullanılan Tâcîk kelimesi ise Acem'e göre daha dar manada kullanılmıştır. Pehlevice Taçik, Yeni Farsça Tacîk/Tazî, İranlıların Araplara ve özellikle Bedevi Araplara verdiği bir isimdi. Farsça Taçik/Tazik adı önce “Arap” demek iken 7. yy’dan sonra “Arap dinine mensup kişi, Müslüman” anlamını kazanmıştır. Müslüman olmayan Türkler ve Farslar, Maveraünnehir ve Horasan’da İslamiyeti kabul eden Fars ve Türklere Tâcîk demiştir. Dîvân-ı Lugāti’t-Türk’te ve Kutadgu Bilig’de Tâcîk “İranlı” mânasındadır. Daha sonra Moğol-İlhanlı devrinde de Tâcîk kelimesi İranlı manasında kullanılmıştır. Timur devri tarihlerinde İranlılara karşı kullanılan "Tâcîk-i fitne-engiz" ifadesi ile sıkça karşılaşılır. Safeviler devrinde ise Tâcîk adı genel olarak devletin mülki teşkilatında hizmet gören İranlı unsurlar için kullanılmıştır. Acem kelimesi günümüzde siyasi ve coğrafi manada geçerliliğini kaybederken Tâcîk kelimesi ise sadece Tacikistan, Özbekistan ve Afganistan gibi Orta Asya ülkelerinde Farsça konuşan Sünni halkı tanımlamak için kullanılmaktadır.

Anadolu'da Klasik Türk Edebiyatının Doğuşu

İran saraylarında gelişmiş klasik yüksek kültür mirası, Anadolu'da Konya Selçuklu sarayından sonra  Uc Türkmen beyliklerinde örnek al...