Arapçada, yabancı ve gayr-i Arap manasına gelen Acem kelimesi Araplarca İslamiyet döneminde ilk fetihler sırasında özellikle İranlılar için kullanılmaya başlansa da 9. yüzyıldan itibaren etnik ve coğrafi olarak Arap olmayan toplum ve coğrafyayı ifade etmek için kullanılmaya başlanır. Osmanlı Türkçesi, ilmi ve coğrafi terimler açısından Arapça'nın etkisi altında kaldığından Arapların millet veya halk olarak Arap ile Arap olmayan, coğrafi
olarak da Arap coğrafyası ile dışındaki coğrafya ayrımına, Osmanlılar da coğrafi olarak Acem tabirini vurgulamaya
başlamışlardır. Osmanlı devrinde 15. ve 17. yüzyıllar arasında, Acemistan, Bilâd-ı Acem
veya Vilâyet-i Acem tabirleri ile kast edilen coğrafî mekan sadece bugünkü İran'ı değil Horasan'ı ve bütün Türkistan'ı da içine
almaktadır. Nitekim 15. asır Osmanlı tarihçilerinden Aşıkpaşazade,
Semerkand'da müderrislik ve Uluğ Bey'in hocalığını yapan
ve bir ara Semerkand Rasathanesi'ni de yöneten Kadızade-i Rumi
için "Vilayet-i Acem'de Kadızade-i Rumi demekle meşhur olur
durur" ifadesini kullanmaktadır. 16. asırda Şeyhülislam Hoca Saadeddin Efendi de, Türkistan'dan
Bursa'ya gelip yerleşen Emir Buhârî'nin "Vilâyet-i
Acem'den Buhârâ'da" dünyaya geldiğini ifade etmektedir. 17. asrın ikinci yarısı ile 18. asrın ilk yarısında Bursa'da
yetişen şair ve tezkirecilerden İsmail Beliğ (ö. 1729), Güldeste-i Riyaz-ı İrfan adlı eserinde, Şeyh Ahmed
Efendi hakkında da "Diyar-ı Acem'den
ve Buhârâ'dan gelip, Fatih döneminde
Bursa'ya yerleştiğini kaydetmektedir. Osmanlı devrinde, Azerbaycan ve Azerbaycan Türkleri
için de, Acem
denildiği bilinmektedir. Genel olarak "Acem'e gitti" veya "geldi" tarzındaki ifadelerle 18. asrın ilk yarısına kadar Osmanlı kaynaklarında
Acem veya Acemistan gibi tabirler ile karşılaşıldığında, o dönem
için bu coğrafî tabirin bugünkü İran'dan daha geniş bir manası olduğu
anlaşılmaktadır.
Yine İranlı manasında kullanılan Tâcîk kelimesi ise Acem'e göre daha dar manada kullanılmıştır. Pehlevice Taçik, Yeni Farsça Tacîk/Tazî, İranlıların Araplara ve özellikle Bedevi Araplara verdiği bir isimdi. Farsça Taçik/Tazik adı önce “Arap” demek iken 7. yy’dan sonra “Arap dinine mensup kişi, Müslüman” anlamını kazanmıştır. Müslüman olmayan Türkler ve Farslar, Maveraünnehir ve Horasan’da İslamiyeti kabul eden Fars ve Türklere Tâcîk demiştir. Dîvân-ı Lugāti’t-Türk’te ve Kutadgu Bilig’de Tâcîk “İranlı” mânasındadır. Daha sonra Moğol-İlhanlı devrinde de Tâcîk kelimesi İranlı manasında kullanılmıştır. Timur devri tarihlerinde İranlılara karşı kullanılan "Tâcîk-i fitne-engiz" ifadesi ile sıkça karşılaşılır. Safeviler devrinde ise Tâcîk adı genel olarak devletin mülki teşkilatında hizmet gören İranlı unsurlar için kullanılmıştır. Acem kelimesi günümüzde siyasi ve coğrafi manada geçerliliğini kaybederken Tâcîk kelimesi ise sadece Tacikistan, Özbekistan ve Afganistan gibi Orta Asya ülkelerinde Farsça konuşan Sünni halkı tanımlamak için kullanılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder