Luksor Tapınağı girişi
XVIII. Sülale krallarından III. Amenofis (M.Ö. 1390-1353) dönemi büyük imar projeleriyle birlikte anılır. III. Amenofis tarafından yaptırılan Luksor Tapınağı, Teb'in baş tanrısı ve bütün tanrıların tanrısı olan Amon’a adanmıştır ve Mısır mimarisinin en muhteşem eserleri içerisinde kabul edilmektedir. Sütunlu salona bitişik olan III. Amenofis’in avlusunda "Doğum Odası" yer alır ki bu odanın duvarlarında III. Amenofis’in annesi Mutemvia’nın, Tanrı Amon ile birleşmesi ile gerçekleşen sembolik doğum kabartmaları bulunmaktadır. V. Sülaleden itibaren kralların güneş tanrısı Ra’dan geldikleri, onun oğlu oldukları kabul edilmekteydi. XII. Sülale ile birlikte ön plana çıkan Tanrı Amon, Ra ile özdeşleştirilmiş ve Amon-Ra şeklini alarak bundan böyle Amon'un kralların kutsal babası olduğu öne sürülmüştür. XVIII. Sülale döneminde ise kralların Tanrı Amon’un yeryüzündeki “ka”sı (ikinci ben) olduğu, onun izniyle yönetime geldiği, bütün işlerinde firavunları yönlendiren yüce tanrı ve firavunların gerçek babası olduğu kabul edilmiştir.
Luksor Tapınağında II. Ramses heykeli
Ebu El Haggag Cami
Orijinal iki sütun, 1832'de görüldüğü gibi
Sütunun diğeri Paris Concorde Meydanı'nda Luksor Dikilitaş olarak bilinir
Kapının önüne yerleştirilmiş iki kırmızı granit sütundan bugün sadece bir tanesi mevcuttur. Diğeri 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından Fransa'ya hediye edilmiştir ve 25 Ekim 1836'da Kral Louis-Phillipe tarafından Concorde Meydanına dikilmiştir.
Koç başlı Sfenk geçidi, Karnak
Eski Mısır’ın “ipet-isut”u yani bütün yerlerin en seçkini olarak tanımlanan Karnak Tapınağı, Orta Krallık döneminde I. Sesostris'ten itibaren Teb kralları etkin olmaya başladıktan itibaren yapımına başlanmış ve daha sonra Ptolemaic Döneme kadar yaklaşık 2000 yıl boyunca yapılmaya devam edilmiş, genişletilmiş ve onarılmıştır. Ancak mevcut binaların çoğu Yeni Krallık (M.Ö 1550-M.Ö 1069) dönemine aittir. Karnak Kompleksi içinde yer alan Amon Tapınağı Mısır’ın hem ideolojik hem de ekonomik olarak en büyük tapınak kompleksiydi.
Prenses Bent’anta ile birlikte II. Ramses’in anıtsal heykelleri
Tapınaklara Amon'un koç başlı sfenkslerinin dizildiği geniş yollardan ulaşılıyordu. Koç, Amon'un kutsal hayvanıydı. İkinci kapının önünde Prenses Bent’anta ile birlikte gösterilmiş olarak II. Ramses’in anıtsal heykelleri bulunur.
Amon Tapınağı Hipostil Salonu
Kapının arkasında ise sütunlu salon yer alır. 134 adet papirüs biçimli sütuna sahip bu salonun çatısı günümüze ulaşmamıştır. Dış duvarlarında I. Setos ve II. Ramses’in Filistin ve Suriye’ye yaptıkları seferler anlatılır.
Hatçepsut Obeliski
Hons Tapınağı
Opet Tapınağı da Hons Tapınağı’nın yakınına inşa edilmişti. Amon’un en önemli dinsel kutlaması, Teb’deki “Opet Festivali” idi. Halkın Teb'deki tapınak ritüellerine katılabilmesinin tek koşulu, her yıl Nil taşkınlarının vadide yeniden kendini gösterdiği şenlik sırasında kutlanan Opet festivali idi. Karnak'taki Amon heykeli altın ve mücevherlerle süslenerek mabedindeki yerinden alınır ve kutsal bir kayığın üstünde Nil'in kıyısına getirilirdi. Ardından Luksor'daki Amon Tapınağını ziyaret etmesi için neihr yoluyla taşınırdı. Nil'in kıyısı boyunca dizilen izleyiciler dinsel bir şevkle kendilerinden geçmiş bir halde dans eder, şarkı söyler, bayraklarını sallar ve Amon'un heykeli önlerinden geçerken yere kapanırlardı.
Opet Tapınağı Rölyefleri
Güney surları içerisinde, hilal biçimli bir göl, bu göl ile çevrelenmiş Mut Tapınağı ve III. Ramses Tapınağı ve küçük yapılar yer alır. III. Amenofis tarafından yaptırılan Mut Tapınağı’nda yine aynı kral tarafından tapınağa adanmış Tanrıça Sakhmet’in siyah granit heykeli bulunur. III. Ramses’in küçük tapınağı ise avluya güney yönünden bağlanır.
Hatçepsut Tapınağı, Deyr el- Bahri
Teb'in batı yakasında yer alan Deyr el-Bahri, Krallar Vadisi, Ramesseum ve Medinet Habu da ise kraliyet ailesinden olanlar ve zenginler için yapılmış mezarlar yer almaktaydı. Bunlardan en önemlisi Karnak’ın tam karşısında yer alan ve güneş tanrısı Ra'nın kızı aşk ve müzik tanrıçası Hathor ile ilişkili olan Deyr el-Bahri bölgesidir. Burada XI. Sülaleden I. Mentuhotep ile gömülme tapınağı kısmen kayaya oyulmuş olan Kraliçe Hatçepsut'un gömülme tapınakları yer almaktadır.
Avlular birbirlerinden revaklarla ayrılmışlardır. Bu bölümlerde ünlü kabartmalar yer alır. Bu kabartmalar arasında Hatçepsut’un taç giyme töreni, kutsal doğum sahneleri ve Punt ile yapılan ticaretin tasvir edildiği bölümler en ünlüleridir. Kraliçeler, çoğunlukla, Amon’a, çocuklarına babalık yapmış olduğu için inanıyorlardı. Kraliçe Hatşepsut'un, Deyr el-Bahri’deki mezarlık tapınağının duvarında, annesi Kraliçe Ahmose’nin Amon ile birlikteliğinden olan, ilahi doğumunun hikayesi yer almaktadır.
Tanrıça Hathor heykeli
Yukarı avlunun önünde Hatçepsut’un heykelleri ile süslenmiş yeraltı dünyasının hakimi Osiris'in sütunlarından oluşan kemer yer alır. Salonun arkasındaki nişler içerisine Kraliçenin heykelleri yerleştirilmiştir ve burada yer alan bir giriş ile asıl tapınak bölümüne geçilir. Ölüler tanrısı çakal başlı Anubis ve Tanrıça Hathor’un simgesel mezarları ise ikinci avludan gidilir şekilde inşa edilmişti.
Medinet Habu
Deyr el Bahri'den sonra Teb'in batı yakasındaki en önemli kraliyet mezarları ve tapınaların bulunduğu yer, Luksor’un karşısına denk gelen Medinet Habudur. Kraliçe Hatçepsut ve III. Tutmosis burada Tanrı Amon için tapınak yaptırmışlardır. Medinet Habu, Amon Tapınağının yanısıra III. Ramses'in gömülme tapınağını içermektedir.
Medinet Habu’da yer alan kabartmalar sanatsal açıdan olduğu kadar tarihi belge olarak da önemlidirler. Burada III. Ramses dönemindeki olaylar anlatılır. Kapının dış tarafında kral, Amon ve Ra’nın önünde esirleri öldürürken gösterilmiştir. İstila edilen ülkelerin isimleri insanların başına bir çember içinde yazılmıştır. Tapınağın dış kuzey duvarında Libyalı, Asyalı ve Deniz Kavimlerine karşı düzenlenen seferler anlatılır. Tapınak iç kımındaki odalarda ise daha çok dini konulara yer verilmiştir.
Krallar Vadisi
XVIII. sülale döneminde Mısır’ın soylu krallarına yakışacak mezarlar yapılmaya başlamıştı. O zamana kadar varolan Memfis çevresindeki piramitlere gömülme alışkanlığı son bulmuş ve ilk olarak I. Tutumosis, Deyr el-Bahri’nin arkasındaki ıssız vadiye kendi mezarını yaptırmıştı. Bu dönemden sonra krallar Teb’in karşısındaki bu vadiye gömülmeye başladılar. XX. Sülalenin sonuna kadar tüm kralların gömüldüğü bu vadiye Krallar Vadisi adı verildi. Kraliçeler, saray mensupları ve soylularda bu vadinin yakınındaki bir diğer vadiye gömülmeye başlandılar. Bu vadi de Kraliçeler Vadisi olarak tanımlandı.Vadi doğu ve batı olmak üzere iki bölümden oluşur. En son 1922'de bulunan Tutankamon’un mezarı ile birlikte 62 adet mezar bulunmuştur. Tarihte çok fazla öneme sahip olmayan M.Ö. 1332’den 1323'e kadar Mısırı yöneten Tutankamon'un diğerleri kadar hatta daha fazlasıyla ün yapmasının sebebi mezarı açıldıktan sonra bununla ilgilenen insanların ardı ardına ölmesi idi. Mezar ilk bulunduğunda kazıyla ilgilenen Lord Carnarvon'ın kazıdan 5 hafta sonra ölmesiyle başlayan olayın gizemi, bütün dünyada büyük etki yaratmıştı. Tutankhamon'un mezarında yazılmış olan bu yazılardan birinde; "Firavunun mezarına her kim dokunursa ölümün kanatları onu saracaktır.” yazdığı tüm gazeteleri süslemekteydi. Tutankamon'un mezarında altın sandukanın önünde bir lamba bulan Arkeolog Howard Carter'ı ise bu lambanın üstünde yazan "Gizli odaya girilmesini önleyeceğim. Benim görevim, ölüyü korumak." yazısı bir hayli tedirgin etmişti.
Tutankamon Mezarı
Tutankamon'un mezarını ziyaret eden arkeolog ve turistlerden bazıları da kısa bir süre sonra hastalanarak hayatlarını kaybetmişti. Bütün bu ölümlerin sebebi olarak, havalanan tozdaki bakteriler olduğu öne sürülmüş ama bu konuda da bir kanıt getirilememiştir. Tutankhamon'un mezarından 30 kareli bir dama tahtası çıkarılmıştır. Dama, Antik Mısır’dan dünyaya yayılmaya başlamıştır. Mısır’da yapılan arkeolojik kazılar esnasında, firavunlara yakın olan itibarlı insanların kabirlerinde dama oyununa ait bir çok resimler bulunmuştur. Dama oyununu Mısır'dan sonra Romalılar oynamaya başlamıştır. Fransa’da Louvre müzesinde firavunlara ait olan iki dama tahtası sergilenmektedir.
I. Seti'nin mezar odası, Krallar Vadisi
Ramssesum
Ramesseum’um kapıları, Karnak, Luksor, Abidos ve Abu Simbel’de olduğu gibi Mısır ve Hititler arasında M.Ö 1274 yılında gerçekleşen Kadeş Savaşı’nı anlatan kabartmalarla bezenmiştir. Sütunlu salonun önüne yapılmış bir platform üzerinde II. Ramses’in iki adet granit heykeli yer almaktaydı. Günümüzde bir heykelin başı Ramesseum’da yer alırken diğerinin üst kısmı British Museum’dadır.
II. Ramses'in heykeli Ramsessum'dan taşınırken
II. Ramses heykeli, British Museum
1815'te Kahire'deki İngiliz konsolosu Henry Salt tarafından bu iş için görevlendirilen İtalyan kaşif ve maceracı Giovanni Belzoni mühendislik becerilerini kullanarak, II. Ramses'in heykelini yüzlerce işçiyle Nil'in karşı kıyısına halatlarla tahta makaralar üzerine çektirdi ve 15 Aralık 1816'da Kahire'ye getirdi. İskenderiye'den İngiltere'ye doğru yola çıkan heykel 1818'de Deptford'daki Weymouth'a ulaştı. Daha sonra 1821'de British Museum tarafından satın alındı ve “The Younger Memnon” adını aldı.
Antik Mısır'ın gizemli şehri Teb'de başlayan maceramızın bizi zaman zaman Paris zaman zaman da Londra'ya taşıdığı bu yazıyı bitirmek için herhalde İstanbul en uygun yer olacaktır. Bugün Sultanahmet Meydanı'nın güney tarafında, Yılanlı Sütun'un yanında bulunan dikilitaş bir Antik Mısır dikilitaşıdır. Dikilitaş ilk olarak XVIII Sülale krallarından III. Tutmosis (M.Ö 1479–1425) tarafından yaptırılmış ve Karnak tapınağının yedinci pilonunun güneyine dikilmişti. Roma İmparatoru II. Konstantin M.S 357 yılında dikilitaşı tahtta bulunuşunun 20. yılı onuruna başkenti Konstantinopolis'e getirtmek istedi. Fakat Nil ırmağı üzerinden İskenderiye şehrine getirtilen dikilitaş II. Konstantin'in ani ölümü üzerine orada kaldı. Yaklaşık 30 sene sonra, M.S 390 yılında İmparator I. Theodosius, dikilitaşı gemi ile Konstantinopolis'e getirterek Hipodrom'da şimdiki yerine diktirdi. Böylece İstanbul, Londra ve Paris’ten yaklaşık 1500 yıl önce bir Mısır dikilitaşına sahip olmuştu. Bu dikilitaşın en önemli özelliği ise dünya üzerinde dikili halde bulunan en büyük Mısır obeliksi olmasıdır.
Kaynakça:
*Eski Mısır'ın Bütün Tanrı Ve Tanrıçaları - Richard H. Wilkinson
*Eski Mısır Tarihi - MÖ 3000'den Kleopatraya Bir Uygarlığın Tarihi - Toby Wilkinson
*30 Saniyede Antik Mısır Antik Mısır'dan Günümüze Ulaşan 50 En Önemli Fikirsel ve Kültürel Katkı
*Mısır Tarihi - Erik Hornung
*Antik Mısır - Sophie Desplanques
*Mısır ve Mısırlılar - Dougles J. Brewer, Emily Teeter
*Msır'ın Ölüler Kitabı - Peter Le Page Renouf